Doğumundan 200 yıl sonra, Karl Marks’ın eserleri güncelle olan ilişkisini koruyor.
Karl Marks’ın doğumunun ikinci yüzyılında, küresel kapitalizm bir krizden diğerine bocalıyor. Finansal krizin ardından, Marks’ın fikirlerine olan ilgi yeniden canlandı. Bu bir sürpriz değil: Sadece kapitalizmin kendi dinamiklerini anlamak için değil aynı zamanda modern dünyadaki yapıların biçimini anlamak içinde büyük bir öneme sahip.
David Harvey, Marks hakkında kılavuz niteliğinde olan bilim insanlarından biri. Kapital’in üç cildi üzerine olan dersi, Marks’ın son yıllarda yeniden ortaya çıkışı ile uyumlu oldu ve milyonlar tarafından online olarak görüntülendi. Bu ders, geçenlerde yayımlanan “Marks, Kapital ve Ekonomik Aklın Deliliği” Marks’ın bugünle olan uyumluluğuna işaret eden başyapıtının bir eşi niteliğinde.
Bu röportajda, David Harvey gazeteci Daniel Denvir ile Marks’ın eserleri, kapitalizmin çelişkilerine bakışı, ve fikirlerinin hala neden ayakta olduğunu konuştu.
Oldukça uzun zamandır Kapital’i öğretiyorsunuz. Her bir cilt üzerine kısaca bir genel bakış sunabilir misiniz?
Marks oldukça detaylarda gizli, ve Kapital ile ilgili tam düşüncesinin ne ile ilgili olduğunu anlamak bazen gerçekten zor. Ancak, sahiden basit. Kapitalistler güne belli miktarda bir para ile başlarlar, parayı piyasaya sokarlar ve üretim aracı ya da iş gücü gibi ticari mallar satın alırlar ve yeni bir mal üreten emek süreci içinde çalıştırılırlar. Bu mal para karşılığında artı bir kar değeri ile satılır ve bu kar çeşitli yollarla üretim sürecini tekrar başlatan kira ya da faize dönüştürülmesi üzerine yeniden dağıtılır.
Bu bir tedavül sürecidir ve Kapital’in üç cildi bununla farklı açılardan ilgilenir. İlki üretim ile ilgilenir. İkincisi tedavülle ve ‘paraya çevirme’ dediğimiz şey ile ilgilenir - malın tekrar paraya dönüştürülmesi. Üçüncüsü dağıtım ile ilgilenir - Tedavül sürecinden önce ne kadarı toprak sahibine, ne kadarı sermayedara, ne kadarı esnafa gidiyor?
Bu benim öğretmeye çalıştığım şey, böylece insanlar Kapital’in üç cildi arasındaki ilişkiyi anlıyor ve sadece bir cilt ya da bir bölüm içinde kaybolmuyorlar.
İkinci ve üçüncü ciltlere birincinin yanında daha çok odaklanarak diğer Marksist bilim insanlarından farklı düşünüyorsunuz. Neden böyle?
Açık bir şekilde Marks’ın aklında sermayenin dolaşımının bir bütünlüğü olduğu fikri vardı. Planı bunu üç ciltte tamamlayıcı parçalara ayırmaktı. Yani ben Marks’ın yaptığı şeyi takip ettim. Şimdi, problem tabiki ikinci ve üçüncü cildin asla tamamlanmadığı ve edebi açıdan bir başyapıt olan birinci cilt kadar tatmin edici olmadığıdır. Yani, insanların Marks’ı neden birinci cilde bağlı bırakan belli bir zevk ve eğlence hissiyle okumak istediklerini anlayabiliyorum. Ancak diyorum ki eğer Kapital hakkındaki düşüncesini gerçekten anlamak istiyorsanız, bunu üretim ile başlayarak anlayamazsınız. Bu dolaşım ile ilgilidir. Bu piyasaya giriş ve satış ve sonra da karın dağıtımı ile ilgilidir.
Bunun önemli olmasının bir nedeni, kapitalizmi yönlendiren sürekli genişleme dinamiğini anlamaya ihtiyacımız olmasıdır.
Birinci ciltte ‘kötü bir sonsuzluk’ düşüncesine kapılıyorsunuz. Sistem genişlemek zorunda çünkü daima karla, Marks’ın adlandırdığı ‘artı değer’ yaratmayla ilgili ve sonra bu artı değer ile daha fazla artı değerin yaratımı için yeniden yatırım yapılıyor. Yani, kapital sürekli genişleme ile ilgili bir şey.
Bu şu anlama geliyor: Yılda yüzde üç büyürsen, durmadan, gerekli olan genişleme miktarının devasa olduğu bir noktaya gelirsin. Marks’ın zamanında, dünyada genişlemekte olan bir hayli yer vardı, ancak şu an Çin’de, Güney Asya’da, Latin Amerika’da olan biten her şey için yüzde üçlük bir bileşik büyüme oranını konuşuyoruz. Problem burada ortaya çıkıyor: Nerede genişleyeceksin? Var olan kötü sonsuzluk bu.
Üçüncü ciltte, Marks genişlemenin tek yolunun parasal büyüme ile olabileceğini söylüyor. Çünkü para ile birlikte sınırlar kalkıyor. Eğer çimento ya da bunun gibi bir şey kullanmayı konuşuyorsak, ne kadar üretebildiğin ile ilgili fiziksel bir sınır olur. Ancak parayla, küresel para sürümüne sıfırlar eklersin.
2008 krizinden sonra ne yaptığımıza bakarsan, ‘parasal genişleme’ yoluyla para sürümüne sıfırlar ekledik. Sonra bu para, menkul kıymetler borsasına geri aktı, sonra kazançlar özellikle konut piyasasında fokurdadı. Dünyada ziyaret ettiğim tüm metropoliten alanlarda bu tuhaf durumla karşılaşıyoruz, inşaat ve menkul kıymet değerlerinde devasa bir patlama var - Tümü paranın yaratılma gerçeği tarafından tetikleniyor ve spekülasyon, varlık değeri haricinde nereye gittiğini bilmiyor. -
Bir coğrafyacı olarak eğitim aldınız ve sizin için Marks’ın kapitalizm hesabı temel olarak zamanın ve mekanın problemleri ile uğraşmak ile ilgili. Zamanın ve mekanın bu iki ekseni neden çok kritik?
Örneğin faiz oranı gelecekte iskonto etme ile ilgili ve borçlanma gelecekte rehni paraya çevirme ile ilgili. Borç gelecekteki üretim için bir hak talebi. Yani, gelecek engellenmiş bir halde, borçlarımızı ödememiz gerekiyor. İki yüz bin dolar borcu olan herhangi bir öğrenciye sorun: Gelecekleri engellenmiş durumda çünkü bu borcu ödemeleri gerekiyor. Bu ipotekli malın haczi Kapital’in ne olduğu ile alakalı son derece önemli bir bölüm. Mekan konusu önemli hale geliyor. Çünkü genişlemeye başladıkça, eğer belirli bir mekanda genişleyemezsen, sermayeyi alıp ve başka bir yere gitme ihtimali daima var. Örneğin, Birleşik Krallık 19. yüzyılda fazla miktarda sermaye fazlası üretiyordu, bunun birçoğu Kuzey Amerika’ya, birazı Latin Amerika’ya ve birazı da Güney Afrika’ya akıyordu. Yani bunun coğrafi bir tarafı da vardı.
Sistemin genişlemesi ‘mekansal sabitleri’ elde etmek ile ilgili. Bir sorun var: Ölçüsüz bir sermayen var. Bununla ne yapacaksın? Peki, dışarı çıkacağın ve dünyada bir yerde bir şey inşa edeceğin anlamına gelen bir mekansal sabitin var. 19. yüzyılda Kuzey Amerika gibi ‘yerleşilmemiş’ bir kıtaya sahipsin, yani o zamanlar genişleyebileceğin büyük miktarda bir boşluk var. Ancak Kuzey Amerika şu an büyük ölçüde kaplanmış halde.
Bu mekansal yeniden örgütlenme sadece genişleme ile ilgili değil, aynı zamanda yeniden yapılanma ile de ilgili. Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa'da sanayileşmeden uzaklaşma ve ardından bir bölgenin kentsel yeniden yapılanma ile tekrar şekillendirilmesiyle karşılaşıyoruz, böylece Massachusetts’deki pamuk fabrikaları ortak yönetime dönüştü.
Şu an hem mekanı hem zamanı tüketmekteyiz. Bu güncel kapitalizmin büyük sorunlarından biri.
Anaakım ekonomistler bütün bunlarla ilgili neyi kaçırıyorlar?
Çelişkilerden nefret ediyorlar. Bu onların dünya görüşlerine uymuyor. Ekonomistler kendilerinin problem olarak adlandırdığı şey neyse onla karşılaşmayı ve problemlerin çözümü olmasını seviyorlar. Çelişkilerin çözümü yok. Onlar her zaman seninle birlikteler ve bu nedenle onları idare etmek zorundasın.
Marks’ın adlandırdığı ‘mutlak çelişkiler’ içinde yükseliyorlar. Ekonomistler 1930 ya da 1970 krizlerinde ya da yakın geçmişte, sermaye artısı ve emek artısının yan yana bulunması, sosyal olarak üretken amaçlarla çalışmaları için bunları tekrar bir araya getirme konusunda kimsede bir anahtarın olmaması gerçeğinin üstesinden nasıl gelecekler?
Keynes bunla ilgili bir şey yapmayı denedi. Ancak genel anlamda, ekonomistlerin bu çelişkilerin üstesinden nasıl gelecekleri konusunda bir fikirleri yok. Ancak Marks bu çelişkinin sermaye birikiminin doğasında olduğunu söylüyor. Bu çelişki düzenli olarak sefalet yaratan krizler üretiyor.
Bu çelişki açısından, “artı sermaye ve artı emek yan yana olmakla birlikte onları bir araya getirmenin bir yolu olmamasını” kitabınızda tarif ediyorsunuz. Kapitalizm bunu çözüme kavuşturmak için nasıl bir girişimde bulundu?
2007-2008 krizine cevap - Çin dışında dünyanın büyük kısmında - neoliberal kemer sıkma politikalarında daha inatçı ve kararlı olmaktı. Gidişat daha kötü hale geldi. O zamandan beri, daha fazla kesinti meydana geldi. Çok iyi çalışmadı. Yavaştan ABD’de işsizlik düştü, ancak Arjantin ve Brezilya gibi yerlerde hızla yükseldi tabi. 1980 ve 1990’larda bir şekilde özgürleştirici olmasıyla neoliberal argümanın hayli meşruiyeti vardı. Ancak artık kimse buna inanmıyor. Herkes zenginin daha zenginleştiği ve fakirin daha fakirleştiği bu sahtekar işin farkına vardı.
Ancak şimdi, farklı bir model olan etnik milliyetçi korumacılık - iktisadi yeterliğin doğuşunu - görüyoruz. Bu neoliberal fikirlere iyi şekilde oturmuyor. Başımızı neoliberalizmden daha az sevimli olan bir şeye, dünyanın ticaret ve diğer şeyler üzerine birbirleriyle savaşan savaşçı ve korumacı hiziplere bölünümüne çevirebiliriz.
Steve Bannon’ın argümanı şu ki göçü sınırlandırarak Amerika’nın çalışan insanlarını iş piyasasındaki rekabetten korumalıyız. Sermayeyi suçlamak yerine, göçmenleri suçla. Söylediği ikinci şeyse, gümrük vergilerini artırarak ve çin rekabetini kınayarak nüfustan destek alabiliriz. Aslına bakılırsa göçmen karşıtı ve ülke dışı üretim karşıtı olarak destek toplayan sağ bir politika yürütüyorlar.
Siz eserleriyle ünlü birisiniz, ancak belki Marks üstadı olarak daha iyi tanınıyorsunuz. Marks’ın eserleriyle yakın ilişki kurmak amacıyla akademi dışındaki solcular için bu neden önemli sizce?
Politik hareket ve aktivizm ile alakan olduğunda, genellikle belli bir hedefin olur. Diyelim ki şehrin içindeki kurşunlu boya zehirlenmesi. Ne yapacağınla ilgili Baltimore’da yaşayan çocukların yüzde 20’sinin kurşunlu boya zehirlenmesi mağduru olduğu gerçeği etrafında organize olursun. Yasal bir savaş, toprak sahibi lobileri ve her tür muhalif ile savaşma konusuyla alaka kurarsın. Aktivist biçimlerle alakası olan tanıdığım birçok insan yaptıkları işin ayrıntılarıyla öyle deliye dönüyorlar ki, genel fotoğrafta nerede olduklarını unutuyorlar.
İnsanların genellikle dışarıdan yardıma ihtiyaçları vardır. Kurşunlu boya şeyi, eğer eğitim sistemiyle alaka kurmuş kişileri, çocukların okullarda kurşunlu boya zehirlenmesi problemini görebilen kişileri örgütlersen, daha kolay ele alınabilir bir mesele olur. İttifaklar kurmakla başlarsın. Ve ne kadar ittifak kurarsan, hareketin de o kadar güçlü olur.
İnsanların ne düşünmeleriyle ilgili uzun konferanslar vermeye yeltenmiyorum ama bir düşünce çerçevesi yaratmayı deniyorum. Böylece insanlar güncel toplumu düzenleyen karmaşık ilişkilerin bütünlüğünde nerede olduklarını görebiliyorlar. Daha sonra, üzerine eğildikleri mesele etrafında ittifaklar kurabiliyorlar ve aynı zamanda, ittifaklarındaki kendi insanlara da yardım etmek için harekete geçiyorlar.
İttifaklar kurmakla ilgileniyorum. İttifaklar kurmak için, kapitalist toplumun bütünlüğünün resmine sahip olman lazım. Birazını Marks incelemelerinden elde edebildiğin ölçüde, bunun faydalı olduğunu düşünüyorum.
*Gazeteci Daniel Denvir'in David Harvey ile yaptığı bu röportaj Birleşik Krallık'ta Tribune dergisinde 9 Ocak 2019 tarihinde yayınlandı.
Çeviri: Özden Öz